Ney üflemede ecdadımızın eğitim şekli meşk usûlüdür. Yani üstadın dizinin dibine oturursunuz, dizlere usûl vura vura birebir üfler, çalışır, meşk edersiniz. Nota değil, usûl temeldir. Ama günümüzde elbetteki böyle birebir eğitim malesef oldukça lükse giriyor 🙂
Sadece ney için değil, başka hangi enstürman olursa olsun nota olmazsa olmazlarımızdandır eğitim esnasında…
Nota malûmunuz her ne kadar Endülüs Medeniyeti’ nden batıya geçmiş olsa da tamamiyle batı müziği hakimiyetinde olan eğitim metodudur. Batı müziğinde herşey notaya yazılır, birebir nota takip edilerek eserler icra edilir.
Türk müziğinde ise batı müziğinin kullandığı notalar kifayetsiz kalır, makamlarımızı icra ederken özellikle bu yetersizliği birebir görürsünüz. Uşşak Makâmının nota üzerinde donanımı yazılırken Sİ (portenin ortasındaki çizgi) notası, arıza olarak bir komalık bemol ile gösterilir. Oysa her uşşak makâmı icra eden kişi, Sİ notasını bir komadan daha pes (sesi kalınlaştırarak) icra eder. Uşşak makâmında, dinleyene o “ne olacak benim bu halim, neydim ne oldum yauuuww” hissiyatını veren, bu pesleştirmedir 🙂
Aşağıdaki eser mesela, Neyzen Salih Dede tarafından yazılmış, Neyzen Murat Salim Tokaç tarafından üflenmiş olan Uşşak Saz Semai. 1 koma bemol si notasının (segâh perdesinin) biraz daha pestleştirilince nasıl da tadından yenmediğinin en büyük ispatı…
Lakin ney eğitiminin başlangıç safhalarında, makamlara ve eserlere hâkim olabilmek için nota bilgisi önem arz eder. Nota öğrenerek neyde perdelerden hangi sesin çıkacağını bilir, ilk defa gördüğünüz eseri üfleyeceğiniz zaman deşifresini ve solfejini yaparak ezberinize almayı kolaylaştırabilirsiniz. İlerleyen dönemlerde de notada ile yazılamayan kısımları idrak ve akabinde icra edebilirsiniz.
Mustafa Demir Hocam, usûl ile öğrenilen eserlerin kolay kolay akıldan çıkmadığını söyler.. Biz hep nota ile ezberlediğimiz için sanıyorum bu zihni güce sahip olamıyoruz…
Son olarak Üstad Neyzen Aziz Dede ile talebesi Üstad Neyzen Emin Dede arasında geçen yaşanmış “NOTA İLE EĞİTİM” hikayesini, Tarih Gastesi Dergisi’ nin 2009 yılı Aralık ayı sayısında neşredilmiş, bendenize ait esprili bir yazı ile bitirelim:
Genç Neyzen Sille Tokat Kovuldu!
Geçtiğimiz sene patlak veren ve tasavvuf erkanının gündemine bir anda oturan büyük musıkî üstadı ve halen Galata Mevlevihanesi Neyzenbaşılığı görevini yürüten Neyzen Aziz Dede’ nin talebesi Emin’ e attığı tokatların sırrı nihayet çözüldü. Gazetemizin kültür servisine bir posta ile gelen mektupta demokrasinin varlığına ne olursa olsun gölge düşmesini istemeyen bir genç kudümzen olayın oluş şeklini belgelerle anlatıyor.
Mektupta şu satırlar dikkat çekiyor:
Neyzen Emin’ in neydeki tavrı camiamızda meşhurdur. Daha 13 yaşındayken ney üflemeye başlayan Emin, Raif Beyden ders aldığı dönemlerde, Aziz Dede’ nin Dolmabahçe’ den üflediği ney sesinin Üsküdar’ dan dinlendiğini duyuyor ve merakını dindirmek üzere Galata Mevlevihanesi’ ne gidiyor. Üstad Aziz Dede’ nin ney nağmeleri ile kendinden geçen Emin rica minnet büyük üstadın talebesi oluyor ve dersler almaya başlıyor. Kâh Galata Mevlevihanesine, kâh Aziz Dede’ nin Üsküdar’ daki evine giden Emin aynı zamanda Şevket Gavsi ve Rauf Yekta Bey’ lerden de musıkî nazariyatının yanı sıra hamparsum ve alafranga notalarını da öğreniyor. Ney icrasında gayet ilerleme kaydeden Genç Neyzen Emin, bir gün yine derse başlamak üzere hırkasını çıkarırken cebinden alafranga nota sayfalarını düşürmesiyle Aziz Dede’ nin çakmak gözlerini ve çatılan kaşlarını üzerine çekiyor. Bir eseri notaya almakla meşk ederek ezbere almak arasındaki farkı çok iyi bilen bir sanatkâr olan ve bu meşk geleneğini bir sonraki nesle hocalarından devraldığı saflıkta aktarma arzu ve iradesine sahip olan Büyük Üstad Neyzen Aziz Dede’ nin gözü kararıyor,“Bunlar ne Emin!” diye haykırıp Emin’ e hatırı sayılır iki tokat atması ile ve evinden yaka paça kovması bir oluyor.
Hem tasavvuf erkânı hem de musıkî camiası bu olayın patlak vermesi üzerine dönemimizde ender beceriye sahip iki üstad Aziz Dede ve talebesi Emin’ den bir basın açıklaması beklemiş, uzun bir zaman geçmesine rağmen her iki taraftan da bir açıklama gelmemişti. Alafranga musıkî sempatizanlarının vakâyı sümenaltı etme çabalarının da ortaya çıkmasıyla kafalar iyiden iyiye karışmıştı. Geçtiğimiz aylarda tarafların barış imzalamalarına ise bir mânâ verilememiş, hangi sebep ve şartlarla barış yapıldığı soruları yine cevapsız kalmıştı. Alafranga musıkîsi sevdalılarının kameralar karşısında “Reklam yapıyorlar” açıklamalarına da taraflardan bir yorum gelmemesi olayın yavaş yavaş soğumasına neden olacak gibi gözüküyordu ki gazetemiz kültür – sanat servisi muhabiri Talip TANİNİ’ nin kılı kırk yaran araştırmacı gazetecilik yöntemleri ile haberi basına sızdıran genç kudümzene ulaşması tüm yanıtsız soruların cevaplarını bulmasını sağladı.
Muhabirimizin edindiği bilgilere göre Genç Neyzen Emin sille tokat kovulmasından sonra hocasına küsmek şöyle dursun her gördüğü yerde üstadın eteğine sarılıp özür dilemiş. Yalvarmış, göz yaşı dökmüş ama Neyzen Aziz Dede talebesinin bu özrünü her seferinde reddetmiş. 9 ay boyunca bu özür dileme çabalarından bir an olsun yılmayan Emin’ i bir kış sabahı hocası yine Üsküdar’ daki evinin kapısının önünde dondurucu soğukta saatlerce beklediğimi görmüş ve geri dönülmez bir hastalığa yakalanmasından korktuğu için affetmiş..
Tüm musıkî camiası olayın tatlıya bağlanmasına sevinirken genç kudümzenin bu mektubu musıkîmizde notacılık mı yoksa kulaktan ezbercilik mi tartışmalarına yol açtı. Notacılar, notaya alınmayan eserin gelecek nesillere aktarılmasının zahmetli ve zor olduğunu, geçtiğimiz dönemlerde bir çok icra edilen eserin her hangi bir yerde yazılı olmamasından mütevellit unutulduğunu ve yok olduğunu, notasız musıkînin hayatta kalmasının neredeyse imkansız olduğu ve aslında Aziz Dede’ nin talebesi Emin’ in özrünü dokuz ay boyunca kabul etmemesinin, talebesinin sabrını tecrübe etmek amacıyla olduğu görüşünde iken kulaktan ezberciler ise özellikle alafranga notaların musıkîmizdeki eserleri açıklamakta gayet yetersiz kaldığını, basit bir örnekle notada aynı olarak gösterilmesine rağmen dügah perdesinde karar kılan makamların bir çoğundaki karar perdesi olan dügahlar arasında bile bariz farklar olduğunu, perdeler arasındaki nüansların ancak dinlemek ile çözülebileceğini, notaya bağlı kalınarak geçilen esere sazendenin o enstürman tavrını veremeyeceğini ve eserin o ahenkli ruhunu kaybettiğini, enstürmandaki tavrın ancak usül ve dinleyerek ezber edilen eserlerde tam icra edilebileceğini savunmaktalar.
Hangi tarafın haklı olduğunu zaman gösterecek..
Mustafa CINGI
Görsel ve metne ait kaynak: NEYİN SIRRI (Beşir AYVAZOĞLU) , 2008, Kapı Yayınları
Tekraren Not: “Genç Neyzen Sille Tokat Kovuldu” isimli yazı, Genç Dergisi’nin “Tarih Gastesi” isimli özel ekinin 2009 yılı Aralık sayısında yayımlanmıştır.